11 Aralık 2014 Perşembe

Yolculuk

Keskin bir kokuya uyandı. Tozdan nefes almanın bile zor olduğu bu odada duvarın beyazlığı büyüleyiciydi. Son bir yılını izleyerek geçirdiği tavanın pürüzsüzlüğüne şaşırdı. Kışın iyice çekilmez olan yaşamına bugün bir parça daha hevesle başladı. Kalkıp yüzüne soğuk suyu çarptığında ne kadardır uyanık olduğunu düşündü. Kahverengi pantolonu ve koyu mavi gömleğini giydi; en çok bu takımı severdi. Saçlarına dünden farklı bir şekil verdi. Kapıyı kilitleme gereği duymadan çıktı. "Kaybedecek çok şeyi olan insan korkar" demişti babası. Babasını düşündü, ne kadar olmuştu ziyaret etmeyeli? Dikkatini topladı. Bugün bu düşüncelerin zamanı değildi. Kendisine eşlik eden bir sokak köpeği ile kısık bir ıslık çalarak yürüdü. O kadar uzun süre yürüdü ki köpeğin nerede kendisinden bıkıp yürümeyi kestiğini unutmuştu bile. "Alışkınım" diye düşündü, kimseyle tamamladığı bir yolu olmamıştı. Ağaçların arasından başını eğerek geçti. İlk kez takılıp düşmeden gelmişti. Kapıdan girerken irkildi. Daha kolay olmasını bekliyordu. Çok fazla hayal etmişti ve hazırdı. Öyle sanmıştı. Geri dönmeyi düşündü, geldiği yola bakınca bu daha da zor geldi. İlerledi. O'nu bekliyordu. Yavaşça eğildi, kokusunu içine çekti. Ceplerini yokladı, hemen buldu. Pahalı değildi, değerli bile sayılmazdı. Ama sahibine verilmesi gerekiyordu. Kendi parmağındaki eşiyle birlikte toprağın kenarına gömdü. Gülümseyip hafifçe göz kırptı. Solan çiçeklerin yerine yenilerini ekti. Sonra geldiği yoldan aynı ıslık melodisiyle döndü. Merdivenleri çıktı, kapısını açtı. Yatağına oturup derin bir nefes aldı. Yalnızlığın keskin kokusuyla gözlerini kapattı.

Delilik

Delilik bir yaşam biçimidir. Tıp ya da diğer bilimler anormallik olarak niteleyebilir. Deliler için tıp ya da diğer bilimler bir anlam ifade etmez. Herkesin kendi normalinde sınırlara geldiği anlar vardır. Bazen bir söz, bazen bir davranış ya da bir bakış; sizi olmadığınız -aslında olmadığınızı sandığınız- birine dönüştürür. Bazen incecik bir ipte yürürken ipin koptuğunu hissedersiniz. Sert bir düşüş sizi bekliyordur ama umrunuzda değildir. Artık limitler aşılmıştır. Bir kontrol delisi için en büyük kabuslardan biridir ayaklarının altından ipin alınışı. Hava boşluğunda koşmaya çabalar. Ne zaman ki ipin yokluğunu kabullenir; o zaman hızla düşer. İşte bu düşme hissini her daim yaşayan ve hatta seven insanları biz "normaller" deli olarak sınıflandırırız. Onların tahtaları eksiktir bizimkiler ise "tam!". Çoğu zaman da haddimizi aşıp onların iyileşmesi gerektiğini söyleriz. İyileşmek fiilinin kökü basittir, herkes için benzer şeyler ifade eder. Daha iyi olmak. Daha iyi olanı ise yine biz belirleriz. Yani başkalarının bizim kafamızdaki daha iyiye ulaşmasını bekleyip bunu reddettiklerinde onları dışlarız. Çünkü bizim yaşam biçimimize uygun değillerdir. Ama gözden kaçan şey, delilik bir yaşam biçimidir. Sınırları geniş, kontrolü düşük, kategorisi rahat. Evrensel olarak kabul edilen ve normalleştirilen delilikler de vardır. Mesela aşk. Bir başkası için nabız hızlanması, yaşam koşulları değişimi ve hatta bir başkası için bir başkası olma hali. Yadırganmaz ve hatta değerlidir. Etkisiyle şiirler, kitaplar, efsaneler yazılmıştır. Uğruna besteler arka arkaya dizilmiştir. Kendisini bu yolda öldürmek isteyenler dahi olmuştur. Ancak bu "normal"dir. Çünkü insanlık bunu normal sıfatına koymuştur. O kadar ki "çok sevdim, öldürdüm" bile yadırganmaz olmuştur kimi çevrelerde. Ancak diğer delilere yer yoktur. Onlar köşelerinde ve mümkünse çok uzaklarda oturmalı, bizlerin gözüne fazla görünmemelidir. Çünkü biz, normaller, masumiyet ve zararsızlık timsali olarak anormal olanlar tarafından bozulmaya tahammülü olamayacak naiflikte bir türüz. Öyle değil mi? Öyle.

5 Aralık 2014 Cuma

Battaniye

Elimde seçme şansım olsaydı, bu hayata bir battaniye olarak gelmek isterdim. Ama öyle sıradan, kaşındıran, eski püskü bir battaniye değil tabii. Daha uzaktan görünce bile ısıtmaya başlayan, yumuşacık ve anılarla dolu bir battaniye olmak bahsettiğim. Mutsuz bir pazarın kahve ve kitap ikilisinin tamamlayıcısı, yatak döşek yatılan bir kışın dert ortağı, yeni doğmuş bir mutluluğun koruyucu pelerini ya da sevgi dolu ellerin sevdiğini uykusunda sarıp sarmalayan düşünceli hareketinin nesnesi olmuş bir battaniye. Kızgınlık anlarında bir köşeye fırlatılan sonrasında sakinleşince yine ona koşulan, sığınılan bir arkadaş gibi adeta. Herkesin bir battaniyesi olmalı bu hayatta.

Gönderilmemiş Mektup

Merhaba yabancı, 1 yıl önce tam bugün, bir kapı araladın. Daha önce el değmemiş topraklarda gezindin, görülmemişleri gördün, duyulmamışları işittin. Bunları yaparken ne bir harita kullandın ne de rehber. İçgüdü ve hislerin önderliğinde bir maceraya çıktın. Daha yolun başı belki ama buraya kadar yaşanan ilerlemenin büyüleyiciliği ruhları esir alacak cinsten. Derler ki yoldan çok yol arkadaşın önemlidir hayatta; istikameti, son durağı ne olursa olsun. Seninle gidilen her yol en maviye, en yeşile, en kırmızıya çıkar. Bunu biliyorum, çünkü seninle yürüyorum. Bu satırları yazdıranlar da işte o hayatıma kattığın renkler. En güzeliyle, en yoğunuyla, en sıcağıyla bir palet. Bugün, yarın ve daima; emin olduğum bir şey var. Bu mektubu her nerede ve her ne zaman okuyor olursan ol, kelimeleri yazdıran hislerin değişmeyeceğini biliyor olacaksın.